Yüksek Lisans Öğrencisi Gözünden Kongre Macerası

Bu sefer BolBilim sayfasını, Konya’dan Fatma Akın’a bırakıyoruz.


Geçen gün tam da ulusal bir kongrenin dönüşünde Pınar Hoca’nın ve öğrencilerinin organize ettiği  konferans hakkındaki yazıyı okududum. BolBilim’de bir de yüksek lisans öğrencisi gözünden ulusal bir kongre deneyimini paylaşmak istedim.

Ben de yaşam bilimleri dünyasından akademinin içine girmeye çalışan bir yüksek lisans öğrencisiyim. Lisans eğitimimi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümünde aldıktan sonra, ziraat alanında yüksek lisansa başladım. Tamamen bölüm değiştirmiş değilim, sadece multidisipliner bir alanda çalışıyorum denilebilir. Haliyle biyolojik bilimlerden ziraate geçiş yapınca tanıdığım bildiğim hocalar sadece kendi okulumdaki hocalar ve çalışmalarını takip ettiğim bazı gruplar ile kısıtlanmış oluyor. Bu açıdan ulusal bir kongreye katılmak ülkedeki bilimcilerin de güncel olarak nelere odaklandığına dair bir ipucu vermektedir. Tabi diğer önemli bir nokta ise çevre yapmanıza ve kendinizi tanıtmanıza fırsat vermektedir.

Geçen yıl bir ulusal kongrede poster bildirimim vardı ve hocalarımın kongreye katılımı son dakikada iptal olmuştu. Hocanız yanınızda değilse oturum sonunda soracağınız sorular ile kendinizi tanıtabilirsiniz. Diğer bir yol ise sizin çalışmalarınıza benzer işler yapan hocaları tespit ettik ettikten sonra kahve molasında yanlarına gidip “falanca hocanın öğrencisiyim, filan üniversiteden geldim. Ben de bir poster bildirisi ile geldim. Göz atmak ister misiniz?” diyerek poster alanına davet edebilirsiniz. Eğer ileriki zamanlarda çalışma alanınızı değiştirmezseniz, bu tanıştığınız isimlerle illaki pek çok farklı platformda karşılaşacaksınız. Tez jüri üyeleri arasında olabilir, gönderdiğiniz TÜBİTAK projesini değerlendiren hakemlerden biri olabilir veya hakemli yerel bir derginin hakemlerinden biri olabilir. Yolun daha başında olduğumuz için bizleri bir sonraki aşamada nerede değerlendireceklerini bilemiyoruz. Daha da güzel bir alternatif olarak ortak bir projede de çalışabilirsiniz. 1003 gibi projelerde özellikle vurgulanan projenin birden fazla üniversite tarafından sahiplenilip çalışılması oluyor. Bu alternatifleri çoğaltabiliriz.

Bu sene katıldığım kongre dört yılda bir gerçekleşen Ulusal Bahçe Bitkileri Kongresi idi. Bahçe Bitkileri kendi içinde de gruplara ayrıldığı için eşzamanlı üç oturum gerçekleşti: Sebzeciler, meyveciler, bağcılar ve süs bitkileri. Bu kongreye ise sözlü bildirim ile katılım gösterdim. Bir önceki kongreye göre bu sene daha şanslıydım. Fakültede ortak çalıştığımız hocalardan biriyle kongreye geldik, hatta Konya’dan Çanakkale’ye beraber yolculuk ettik. Hocanızın çevresi geniş olunca, kongre boyunca “bak hocam, Ayşe, Fatma, Ali de bizim öğrencimiz şu konuyu çalışacak/çalışıyor” lafını duyuyorsunuz. Reklamlar tabi güzel. Ben de araya girip şu salonda şu saatte sunumum var diye ufak reklamlar yaptım.

Gelelim kongre konularına. Lisans öğrencisi kongresinde sunulabilecek konularla bile insanların katıldığını gördüm. Sonradan öğrendim ki kongrede 465 poster bildirisi sunulmuş ve bu bildiriler bilim kuruluna girmemiş. Kongreye lisans düzeyinde olabilecek konularla bile katılma cesareti biraz garip geldi. Bunların elemeden geçmemiş olması kongre masraflarının katılımcı ücretleriyle karşılanmasıyla alakalı olabilir. 465 poster bildirisi 4 günlük kongrede nasıl sunuldu diye merak edebilirsiniz. Elektronik poster uygulamasına geçiş yapıldı. Katılımcılar kongreden evvel posterlerini belirtilen formatta yollamışlar. Poster basımı ve taşınması poster sunumu olanlar için tam bir eziyet. Bu şekilde monitör başında sunmak çok daha pratik. Vay efendim yağmur yağdı, posterim ıslandı çamur oldu rengi soldu derdi ortadan kalkmış oluyor. En önemlisi de kağıt israfı yapılmamış oldu. Darısı diğer kongrelerin başına. Kongrenin sonunda bir değerlendirme toplantısı oldu ve önerilerden biri de şu oldu: Poster sunumları 5 dakikalık 10-15 yansı ile yine monitör başında sunulsun. Galiba bir sonraki kongre bu şekilde yapılacak. Mantıklı bir teklif, poster sunumlarının değişme vakti gelmişti.

Bilim kuruluna ise sadece sözlü bildirileri yollanmış. Kurulda, sözlü bildiri olarak sunulan bildirinin sözlü sunuma uygun olup olmadığına karar verilmiş. Uygun değilse poster bildirisi olarak kabul edilmiş. Kongreyle ilgili farkettiğim diğer bir nokta ise bizim bilimciler ulusal kongrelere iyi çalışmalarını yollamak istemiyorlar. Bunun arkasında yatan birkaç sebep şöyle olabilir:

  1. Daha iyi bir dergiye yollayabilirler. Sunumlarda bunu ifade eden de oldu; bazı bulgularını sunumda paylaşmadıklarını söyleyip yayın yapacaklarını söylediler.
  2. Uluslararası bir kongrede bildiri olarak sunma. Bu tarz kongrelerin her sene gerçekleşmediğini göz önüne alırsak, çalışmanın ufak bir kısmını yerel kongrede biraz daha istatistik eklenmiş halini ise uluslararası arenada bildiri olarak sunabilirler.

Yerel kongrelerin kalitelerinin artırılması artık siz hocalara kalıyor. Bununla birlikte sözlü bildirilerde birazcık kıskandığım çalışmalar da oldu. Şu konulara biraz daha kafa yormalıyım dediğim konuları not ettim hep. Kimi ziraat konuları beni hiç cezbetmese de, bazıları mevcut problemlere dair bilgiler veriyordu. Mesela Antep fıstığında cinsiyet belirlemenin zaman alan bir olay olduğunu bilmiyordum, merak etmeyin biyoteknoloji sağolsun onu da çözmüşler.

Ve gelelim zurnanın zırt dediği yere: sözlü bildiriyi sunma. Bu kongrede ağırlıklı olarak PowerPoint ve PDF formatında sunumlar gördük. 3 4 sunum da Prezi’de hazırlanmıştı. Prezi sunumlarında tasarımı, farklılığı sevenlere muhteşem bir kaynak sunuyor. Ben de kendi sunumumu Prezi’de hazırladım. Bazı teknik sıkıntılarımdan dolayı sunumdan 15 dakika önce ben hala bir şeyler eklemekle meşguldüm. Halbuki ilk gün Prezi’de sunum yapanı görünce de çok sevinip, sıkıntı yaşamayacağıma kanaat etmiştim. Ama nedenini hala bilmediğim bir sebepten ötürü program çalışmadı. Danışman hocam da bu arada sırf ben sunum yapacağım diye kongreye gelmişti. Oturumda beşinci ve son sunum benimkiydi. Oturum başlamadan salondaki bilgisayarda açılmadığını görünce dışarıdaki bilgisayarlarda halletmeye çalıştık, ama nafile! Olmadı, çalışmıyordu. Sonra online halini gösterip çalıştığını görünce salondaki bilgisayara internet kablosu bağlayıp sorunu çözdük. O anda panikten kullanıcı adımı ve şifremi de unutabilirdim. Panik halinde olduğum için farketmedim, elim ayağım titriyormuş 🙂 Sunumun başında gayet sakin konuşuyordum, sonra ortalarına doğru sesim titremeye başladı. Sunum öncesi iyi bir prova şansım olmamıştı. O anda kürsüde neyse ki SU vardı, hemen ona sarıldım. Gerçi normalde insanlar ilk önce heyecanlanır, sonra alışır normalleşirler. Bende tam tersi oldu.

Sunum öncesi kendimce nelere vurgu yapacağıma dair notlar yazmıştım. Bu notların sunum yapmada çok faydalı olduğunu söyleyebilirim. Daha önceki konuşmacılarından bazıları erken bitirdiği için 15 dakikalık sunum için vaktimiz vardı. Zaman mefhumuna maalesef pek dikkat edemedim. Bu yüzden sunumun kısa veya uzun sürdüğüne dair bir fikrim yok. Bu tecrübeden aldığım dersler ise,

  1. Kongre öncesi sunumların kesinlikle ama kesinlikle hazır olması gerekiyor. Son günler yansı ekleme/çıkarma yine de yapılabilir.
  2. Sunum formatı da diğer bir husus. Eğer ppt formatında hazırlıyorsanız, uyumlu modda kaydetmeye dikkat etmelisiniz.
  3. Sunum öncesi 15 dakika evvelinde salondaki bilgisayara gelip sunumunuzu kontrol etmelisiniz. Belki de bir önceki gün test edilmeli. Yoksa benimki gibi son dakika heyecanı yaşayabilirsiniz.
  4. Diyelim ki kendi bilgisayarınızda sunum yapacaksanız, bunu da sunum öncesi kontrol etmelisiniz. Hele Mac kullanıyorsanız ara kabloyu aman unutmayın.
  5. Sunumunuzu farklı yerlerde kaydetmeyi unutmayın. Sadece USB bellekte saklamak çok tehlikeli. En az iki üç yerde tutmanızı öneririm. Mail, bulut (drive, yandex, dropbox veya kendi sunucunuz) ve usb bellek…
  6. Hangi platformda sunumunuzu hazırladığınızdan bağımsız olarak PDF olarak da kaydetmenizin faydalı olacağını sanıyorum. Prezi’de PDF olarak kaydetme opsiyonu vardı diye hatırlıyorum, ama sunum günü bulamadım. Bilen varsa yorumlarda eklerseniz sevinirim.

Sunumun son teşekkür yansısına hocamla olan fotoğrafımı koymuştum. Bu ufak şeylerin insanlar arasındaki bağları kuvvetlendirdiğine inananlardanım. Sunumunuzun sonunda dinleyenlere teşekkür etmenin yanında çalışma arkadaşlarınızı unutmayın. Hiçbir taş tek başına yerinden oynamıyor, birlikte çalışmak şart.

Sunum sonrası geriye eleştiriler kalıyor. Soru-cevap kısmında sorulmayan sorular sonra da sunucuya sorulabiliyor. Ben de bu şekilde soru aldım. Açıkcası tebrik edileceğimi hiç beklemiyordum, ama sunum biçimimi tebrik edenler oldu. Sağolasın Prezi 🙂

Bu arada olumsuz diyebileceğim bir eleştiri de şöyle oldu: Heyecanlı olabilirsin, tamam. Ama anne babanın yaşındaki insanların karşısında biraz daha ciddi olmalıydı. Açıkcası bunun yanında “sempatik bir sunum yaptın” tebrikleri de olunca bu eleştiriyi pek değerlendirmeye alamayacağım. 15 satırı alt alta koyup okuyanların yerini daha interaktif sunum yapanlar alıyor, devir değişiyor farkında değiller sanırım.

En çok eleştiriyi de tabii ki hocam yaptı!

Pınar hoca kendi düzenledikleri kongrede sponsor bulmada zorluk çektiklerini yazmışlardı. Kongrenin sonunda tüm katılımcılarla yapılan değerlendirme toplantısında Çanakkale ekibinin de sponsor bulmada zorlandığı belirtildi. Bunu Çanakkale’nin ufak bir şehir olmasına bağlamıştım. Maalesef biz yüksek lisans öğrencilerinden bile biraz yüksek fiyatta kongre katılım ücreti talep ettiler(Kongre sonunda bir değerlendirme toplantısında sponsor bulmada güçlük çektiklerini söylemişlerdi. Buna rağmen yüksek lisans öğrencilerinden yine de yüksek fiyat aldıklarını söylemeliyim (http://www.babikon2015.org/katilimucret.htm). Belki ülkedeki problemlerin bir yansıması da bu olabilir. Bu arada ziraat kongresine katılmış olmanın avantajını yaşayıp bölgeye ait olan ve geliştirilen erik, şeftali, elma, üzüm ve mavi yemişten bol bol yedik. Başka bilimsel kongrelerde böyle ikram olmuyor sanırım 🙂

Bir kongreyi de böylece bitirmiş olduk 🙂 Gelsin yenileri…

Bu yazıma Bolbilim’de yer verdikleri için Pınar ve İlker hocaya da teşekkürler.

 

Yüksek Lisans Öğrencisi Gözünden Kongre Macerası” üzerine 4 yorum

  1. Geri bildirim: Bol Bilim bir yaşında | BOL BİLİM

  2. Merhaba ben daha once hic kongreye katilmadim veya makaleyi dergiye gondermedim ..yuksek lisansim yeni bitti merak ediyorum makale dergiye gidince ve kabul edilirse ne yapmam lazim bana bilgi verirmisiniz

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.