Akademik çalışmaların sonuçları genelde makaleler yazılarak bilim dünyasına duyurulur. Enteresan bir şekilde özellikle Türkiye’deki öğrenciler bu yazma işini pek sevmezler. Bir çok insanda şöyle bir önyargı var: “Ne güzel çalışmalar yapıyoruz. Keşke bunları yazmak zorunda olmasak, hep esas işi (araştırmayı) yapsak.” Oysa araştırma yapmak ve yazmak birbirlerini tamamlayan, ayrı düşünülemeyecek şeyler. Daha önemlisi, nasıl araştırma yapmak öğreniliyorsa, makaleyi yazmak da öğrenilen bir şey. İnsan ne kadar çok yazarsa, o kadar kendini geliştiriyor. Yani aslında, bir yerden sonra pratik meselesi. Peki püf noktaları neler?
Baştan iki şeyi söylemekte fayda var. Birincisi, bu işi yapmanın tek bir doğru yolu yok. Her yiğidin bir yoğurt yeyişi vardır. Burada da yazdıklarım benim genelde takip ettiğim bir kaç yol. İkincisi, 5N1K’nın hepsi için ayrı birer yazı gerek. Burada genel bir özet var. Sonra her soru ayrı bir yazıyı hak ediyor. Beyin jimnastiği olsun diye, soruları karışık yazıyorum.
Neden yazmalı? Kimin için yazmalı?
Bir araştırma yapıyoruz. Ortaya, orijinal faydalı bir takım sonuçlar çıkıyor. Bu sonuçların illa ki bu konuyla ilgili diğer insanlara duyurulması lazım. Zira, duyurmayacaksak niye yapıyoruz? Bu sayede insanlar bizim düşünüp yaptığımız şeyleri kullanabilir, geliştirebilir. Eğer, çalışma sırasında bir takım yöntemlerin başarısız olduğunu gördüysek, makaleyi okuyan insan kendi çalışmasında bunları direkt atlayıp, başka yöntemler deneyebilir. Makaleyi okuyan kişi endüstriden birisi ise, bizim iyi sonuç veren bir yöntemimizi alıp kendi problemine uygulayıp, derdine derman olabilir. İşte yazmanın birinci sebebi bu: Yaptıklarımızı başkalarıyla paylaşmak. Bir çok insan için belki de yazmanın tek sebebi bu. Benim için yazmanın ikinci bir sebebi daha var. O da düşüncelerimi organize etmek ve yeni düşünceler üretmek. Yani aslında, kendi kendimi anlamak için, kendime yazıyorum. Birçok zaman, bir problemi çözdüğümü zannedip, ancak yazmaya başladığımda, aralarda boşluklar olduğunu fark ederim. Ya da, yaptığım çalışmanın literatürdeki başka bir çalışmadan farklı olduğunu düşünürken, ancak farklılıkları yazmaya teşebbüs ettiğimde farklılıkların aslında çok da önemli olmadığını kavrarım. Bu da beni bir sonraki N’ye getiriyor.
Ne zaman başlamalı?
Ben problemin kabaca belli olduğu aşamadan itibaren yazmaya başlamayı çok faydalı buluyorum. Bu aşamada yazılabilecekler kısıtlı olmakla birlikte yapılan şeyler ancak yazılırsa boşlukları ortaya çıkıyor. Aslında yazarak, yaptıklarımı ve yapacaklarımı organize ediyorum. Örneğin, yöntemi anlatırken, bir parametreyi neden öyle seçtiğimi iyi anlatamıyorsam, belki aslında öyle seçilmesinin iyi bir sebebi olmadığı ortaya çıkıyor. Bu durumda, geri dönüp başka değerler denemek gerekli olabilir. Dolayısıyla bir çalışmanın en başlarından itibaren yazmakta fayda var. Makalede boş bırakılan her bölüm, insana daha neler yapması gerektiğini hatırlattığı için yazarak gitmek yapılacak işleri hızlandırıyor.
Neler yazmalı?
Makaleyi yazmamızın sebebi bir problemi çözdüğümüzü savunmamız olduğuna göre, makaleyi okuyan bir kişi hiçbir şey anlamasa bile hangi problemin çözüldüğünü anlaması gerekir. Problem standart, daha önceden zaten birçok kişinin çözmeye çalıştığı bir problemse, problemi belirtmek yeterlidir. Fakat problemin kendisi de yeni tanımlanan bir problemse, problemi çözmenin önemli olduğunu da savunmak gereklidir. Bu problemi çözünce dünya daha iyi bir yer mi olacak? Neden? Şu anda yapamadığımız hangi işi yapabilmeye başlayacağız?
Problemi anlattık. Önemli olduğuna okuyucuyu ikna ettik. Şimdi esas içerik geliyor. Problemi nasıl çözdük? Bilinen bir yöntemi olduğu gibi uyguladık mı? Yoksa bazı yerlerini değiştirdik mi? Ya da tamamen yeni bir yöntem mi bulduk? Tüm detayları anlatmak lazım. Amaç şu: isteyen birisi anlattığımız şekilde yapılanları tekrarladığında bizim elde ettiğimiz sonuçları tekrar elde edebilmelidir. Eğer bu çözümün bir parçası olan bir bilgisayar kodu varsa, bunu derli toplu bir şekilde, başkalarının rahatça ulaşabileceği bir yere koymakta fayda var.
Problem belli. Önerdiğimiz bir çözüm var. Bu aşamada iki adım çok önemli. Birincisi bu çözümün orijinal olduğunu göstermek gerek. Bu da daha önce yapılmadığını göstermek demek. Bunu yapmak yazarın görevi. Yani yeterli bir literatür taraması yapıp, okuyucuya ‘bakın bu yapılmış ama benim önerdiğimden şurası farklı’ diye bir bir göstermekte fayda var. İkincisi, yapılan bu orijinal şeyin diğer var olan işlerden, söylenen problemi daha iyi çözdüğünü göstermek gerek. Bu bazen teorik olarak geliştirilen yöntemin bazı özelliklerinin kanıtlanması ile olabilir. Bazen bir test ortamında aynı problem seti üzerinde, rakip yöntemlerle önerilen yöntemlerin çalıştırılarak ortaya çıkan sonuçların karşılaştırılmasıyla olabilir. Burada bahsettiğim orijinallik ve fayda maddelerinin yeri değişebilir. Ben şahsen tüm hikayemi anlattıktan sonra yaptığımın orijinal olduğunu anlatmayı daha kolay buluyorum. Onun için bir çok kişinin ‘aman makalenin başlarında olsun’ dediği literatür taraması benim makalelerimde hep sonda gelir.
Makalenin en sonunda Alzheimerli okuyucular için makaleyi özetlemekte fayda var. Ben bu kısmı kısa tutup, bundan sonra neler yapılabilir ya da neleri hala çözemiyoruz gibi konuları anlatmayı daha faydalı buluyorum. Onun için birçok makalenin son bölümü ‘sonuç’ diye adlandırılırken ben son bölümü ‘tartışma’ olarak isimlendiriyorum.
Nasıl yazmalı?
Olabildiğince anlaşılır bir dille, yapılan şeylere inanarak ve karşı tarafa anlatamayı hedefleyerek yazmak çok önemli. Eğer yaptığım şey literatürdeki bir şeye çok benziyorsa, önce kendimin farklı olduğuna inanmam gerek. Ben inanmazsam, kimseyi inandıramam. Ya da yaptığım bir şeyin, endüstride kullanılabileceğini düşünüyorsam, nasıl olacağını önce benim kesip biçip anlatmam gerek. Amaç yazmış olmak değil, amaç okuyucuyu yazılan şeylere ikna etmek.
Ben İngilizcede pasif dil dediğimiz şeyi sevmem. Uzun, karmaşık, muğlak cümleler yazanı da okuyanı da bayar. Eğer bir kelimeyi yazıdan çıkarınca, anlam değişmiyorsa, hemen çıkar. Bir cümleyi çıkarınca anlam değişmiyorsa, hiç durma çıkar. Bu şekilde, olabildiğince sade, net, amaçlı cümlelerle anlatmakta fayda var. Diğer taraftan, insanın kendisinin göremediği şeyleri, başkaları görür. Makaleye son halini vermeden, başka birisine okutup fikir almak çok faydalı olur.
Nerede basmalı?
Bu makaleler, bazen dergilerde bazen konferans bildiri kitaplarında, bazen de kitap bölümleri olarak yayınlanır. Bu yazılar, uzunlukları ve içerikleri açısından farklı olabilirler. Örneğin, konferans bildirileri katı sayfa kısıtları uygular. Böyle olunca, birçok teknik detay sığmaz. Yine de yukarıdaki kısımların hemen hemen hepsi olacak şekilde makaleyi yazmakta fayda var. Bir makaleyi konferans bildirisi olarak kabul ettirdikten sonra, her kısmını daha geliştirerek ve özellikle sonuçlar kısmına yeni sonuçlar ekleyerek genişletmek ve bu şekilde bir dergiye göndermek mümkün. Burada benim dikkat ettiğim başka bir nokta makaleyi göndereceğim dergi ya da konferansın okunur, ya da çok okuyuucuya ulaşır olması. Hiç kimsenin bilmediği ya da gitmediği bir konferansa makale göndermek, yapılan işi birinci elden öldürmek olabilir. Kimse bu kadar emek verdiği bir iş için bunu istemez.
Umarım bu yazıyı okuduktan sonra, o elinizin bir türlü gitmediği makaleyi alır, korkmadan yazarsınız. Gerçekten yazmaya alıştıktan sonra yazmak çok da eğlenceli olabiliyor.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
İlgili
Geri bildirim: Bir makalenin anatomisi | BOL BİLİM
Geri bildirim: Seçmece dergi | BOL BİLİM
Geri bildirim: Bol Bilim bir yaşında | BOL BİLİM
“Alzheimerli okuyucular” serzenişi hoşuma gitti hocam 🙂 Ben de ilk makale okumaya başladığımda ikide bir aynı şeyleri anlatıp duruyor diye gıcık oluyordum. Sonradan bir hocam, bazı insanlar Giriş’i bazı insanlar Özet’i bazı insanlar Tartışma veya Sonuç’u okuduğundan her bölümde genel hattan bahsetmekte fayda var demişti. Bu açıdan bakınca çok uzatmadan tekrarlar faydalı olarak değerlendirilebilir.
Geri bildirim: Nasıl Yaptırılır Bu Doktora?* | BOL BİLİM
Geri bildirim: Denetimin Hikayesi: Yazdıklarımıza bizden sonra neler oluyor? | BOL BİLİM
Bu konulara yeni yeni aşina olan biri olarak benim de bu konuda bir görüşüm var, geçenlerde ilk makalemi gönderdim ve bu derleme çalışmasıyla amacım kendime literatürü hatırlamak gerektiğinde bakacak bir kaynak oluşturmaktı. Tabi başkalarının bu kadar uğraştığım bir şeyden yararlanması da beni çok sevindirecektir. Ama doğru söylemek gerekirse literatür taramaya bahane ve kendime hatırlatma olması benim ilk amacımdı 🙂 Faydalı yazılarınızı takip ediyorum. Teşekkürler.