Unvanınızı nasıl alırsınız?

Erdal İnönü

Erdal İnönü (Resim: Wikipedia)

2006 senesi olmalı. İşe başlayalı henüz iki yıl bile olmamış. Ders verdiğim sınıfta, benden hemen önceki saat Erdal İnönü’nün. Fizik profesörü, eski başbakan yardımcısı. Dersinin sonunda öğrenciler yanına gidiyor, birşeyler soruyorlar. Kapıda beni görünce geç kaldığını anlıyor; bana dönüp “Afedersiniz,” diyerek tahtayı silmeye davranıyor…

Bu görüntü hiç aklımdan çıkmadı. Erdal İnönü gibi hocalar üniversiteyi üniversite yapıyorlar.

Keşke sadece idealler ile olsa. Bir de izlemeniz gereken büroktratik adımlar, aşılacak engeller var. Bu da beni bugünkü Bol Bilim yazıma getiriyor: akademik unvanlar.

İlk adımlar

Her şeyin başında doktoranızı almanız gerekiyor. Aslında teknik olarak ilk unvanınız bu. Eğer doktora eğitiminizi Türkiye’de tamamladıysanız doğrudan yardımcı doçentlik ya da öğretim görevlisi pozisyonlarına başvurabiliyorsunuz. Yok eğer doktoranız yurt dışındansa, önce denklik almanız gerekli. Üniversiteler Arası Kurum (ÜAK) bununla ilgili bir sayfa hazırlamış.

Öğretim görevliliği geçici bir pozisyon ve ders verme ağırlıklı. Bildiğim kadarıyla pek tercih edilmiyor. Yardımcı doçent olarak işe başlarsanız öğretim üyesi oldunuz demektir. Eğer bir devlet üniversitesine girdiyseniz aynı zamanda devlet memurluğuna da hoş geldiniz.

Endüstri mühendisi ilanı

Kişiye özel endüstri mühendisliği ilanı

Devlet üniversiteleri kadro durumlarına göre açacakları pozisyonları duyuruyorlar. Bunun için öğretim üyesi aradıkları alanı belirten bir gazete ilanı hazırlıyorlar. Duyuru, herkese açık olmalı ve genel bir alanı işaret etmeli dense de, pek çok bölüm almak istedikleri insanın özelliklerine göre ilana çıkıyor. Hatta bazı ilanların kişiye özel olduğuna adım gibi eminim. Vakıf üniversiteleri ihtiyaçlarına göre sayfalarında açık pozisyonları duyuruyorlar. Herkes başvurabiliyor. Ancak bazen ilan vermeden, nokta atışı ile insanlara teklif götürebiliyorlar.

Türkiye’de pek çok insan doktorasını alır almaz aynı üniversitede çalışmaya başlıyor. Bazı üniversiteler kendi öğrencilerine doktora üstü çalışma yapmayı ya da farklı bir kuruma gitmeyi zorunlu tutuyorlar. Başka bir üniversiteyi tanımak ve kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmek mühim. Dünyanın iyi üniversitelerinde de bu şekilde yapılıyor. Bunlar bilinen şeyler. Ben bir de Türkiye’ye özgü bir konudan bahsedeyim. Bizdeki pek çok bölümde sadece unvanlara dayalı bir hiyerarşi var. O bölümlerde diğer hocalar sizi iş arkadaşı olarak değil, öğrencileri olarak görebiliyorlar. Bunu neresinden tutsanız elinizde kalır. O kadar sakat. Unvan gerzekliğine karşı dirsek çıkarmak için rüştünü ispat etmeya çalışmak gerek. O yüzden imkân olursa mezuniyetten hemen sonra farklı bir üniversitede çalışmayı denemeli diye düşünüyorum.

Söz YÖK’te

İşte zurnanın zırt dediği yer. Doçentlik sınavı. Devlet babanın belirlediği koşulları sağlıyorsanız ÜAK’ye doçentlik için başvuruyorsunuz. Burada bir noktaya dikkat çekeyim. Doçentlik unvanı almak için yardımcı doçent olmanız gerekmiyor. Yani doktoranızı aldıktan sonra dışarıdan da sınava girmek için başvurabilirsiniz. Doçentliğinizi alsanız bile hâlâ bulunduğunuz üniversitenin kabulü gerekli. Çünkü üniversitelerin sağlanmasını bekledikleri kendi şartları olabiliyor. Ayrıca  doçentlik kadrosuna atama yapmadan önce bir jüri kurarak kararlarını jüri raporlarına göre belirleyebiliyorlar. Yani doçent ünvanı almanıza rağmen yardımcı doçent, hatta öğretim görevlisi olarak bile çalışmak zorunda kalabilirsiniz.

Şimdi sakin kalmaya çalışarak doçentlik sınavını anlatayım. Sınava girebilmek için gerekli belgeleri bir dosya olarak hazırlıyorsunuz. İlk elemeyi ÜAK’deki memur arkadaşlar yapıyorlar. Belgelerinizde eksik olup olmadığına bakıyorlar. Eğer belgeler tamamsa, sizin işaretlediğiniz alandaki profesörlerden bir jüri kuruluyor ve aralarından biri başkan atanıyor. ÜAK sizden jürideki hocalara dosyanızı göndermenizi istiyor. Jürideki her profesör bir rapor yazıp sözlü sınava davet edilmeniz hakkında düşüncelerini belirtiyor. Bu raporlar daha sonra size de iletiliyor. Eğer çoğunluk davet edilmenizi uygun bulmuşsa sözlü sınav tarihi belirleniyor. Sözlü sınavda jürinin karşısına geçip başvurduğunuz alan ile ilgili soruları yanıtlıyorsunuz. “Başvurduğunuz alanla ilgili” dedim ama jüri üyeleri istedikleri soruyu sormakta serbestler. Sağdan soldan dinleyeceğiniz korku hikâyeleri de bu aşamada oluyor zaten. Kıyıda köşede kalmış konulardan soru soranlar mı istersin, kendi konusunun bilinmesini bekleyenler mi; seç beğen.

Benim külliyen karşı olduğum doçentlik sınavını savunanlar temelde iki grupta toplanıyorlar:

  1. Sınavı, kadrolaşmanın ya da hoşa gitmeyen adayların önüne geçmek için sopa olarak görenler.
  2. Son bir sınav ile uzmanlık alanındaki tüm konuların bir kez daha tekrar edilmesini isteyenler.

Her iki kafa da bitmedi bir türlü.

Kulağa çok havalı geliyor ama profesörlük en kolayı. Hele kendinizi bu süre zarfında ispat ettiyseniz endişe etmenize gerek yok. Ah! Az daha unutuyordum: doçentlikten sonra beş yıl beklemeniz gerekiyor. İnsanlık için yeni bir ilaç mı geliştirdiniz? Farketmez; beş yıl! Nobel mi aldınız? Boş geç; beş yıl! Ee, çok saçma bu şart. Öyle; beş yıl!

Neyse, profesörlüğü üniversite veriyor. Yazılı bir kural değil ama genelde fakülte dekanı ile bir konuşmak faydalı oluyor. Bu sayede üniversitenin beklentilerini  ve şartlarını ilk elden öğrenmiş oluyorsunuz. Ayrıca dekan jüriyi kuracağı için sizden isimler isteyebiliyor. Jüri, hem üniversiteden, hem üniversite dışındaki insanlardan oluşuyor. Evet, bir kez daha dosya hazırlıyorsunuz. Jüriye dosyaların gitmesinden sonra raporlar bekleniyor. Bizim üniversite uluslar arası bir jüri kuruyor. Onun için raporların gelmesi ve sonucun açıklanması bir yıl kadar sürüyor. Ama sonunda o raporlar da geliyor ve son unvanınızı da almış oluyorsunuz.

Akademik ünvanlar böyle. Mekanik ve biraz da sıkıcı işler. Erdal Hoca gibi bir profesör olmaya gelince… İşte onun formülü yok.

Unvanınızı nasıl alırsınız?” üzerine bir yorum

  1. Geri bildirim: Bol Bilim bir yaşında | BOL BİLİM

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.