Akademinin en gıcık beş hali!

Yıllardır akademinin içindeyiz, şu dönem sonları kadar stresli bir zaman yok. Finaller, bütünlemeler, dönem sonu notları, yeni öğrenci kabulleri, yüzüp yüzüp sonunda gelinmiş makalelerin bitirilmesi, yeni proje önerilerini yazmak… Listenin sonu yok. Böyle zamanlarda insan benim bu girdapta ne işim var diyor. Hele bir de temmuz gelip, yaz bize gelmeyince bende bıkkınlık tavan yaptı. Biraz … Okumaya devam et Akademinin en gıcık beş hali!

1,5 x hızda dersler

Dersleri çok uzatıyoruz. Yani, bir dönem boyunca bir derse gereğinden fazla zaman veriyoruz. İşte hesap ortada: Bir dersi kabaca 13-14 hafta işliyoruz. Ortalama bir dersin de haftada üç saat olduğunu düşünürseniz, aşağı yukarı 40 saati tek bir derse ayırıyoruz. 40 saat! Biraz da bu nedenle, hoca ayrı, öğrenciler ayrı dersten sıkılıyorlar. Dönemin sonlarına doğru konsantrasyon … Okumaya devam et 1,5 x hızda dersler

Yeni üniversite, yeni bölüm: Nereden başlasam?

Türkiye'de 14 yıl boyunca aynı üniversitede çalıştım. Toy bir öğretim üyesi olarak başladım. Sonra öğrencilerim oldu, dersler verdim, projelere katıldım. Büyüdüm. Ve üniversitede kendime bir yer edindim. Ardından bir rahatlık geldi üzerime. O baş belası konforlu alan ve o alanın cazip hediyesi gevşeme. Belki de bir çeşit özgüven patlaması ya da buralar benden sorulur havası... Bilemiyorum.  … Okumaya devam et Yeni üniversite, yeni bölüm: Nereden başlasam?

Türkiye Akademisi’nden Hollanda Akademisi’ne Kısa bir Yolculuk

Yaklaşık altı aydır Hollanda’dayız. Ben, Utrecht Universitesi, Bilgisayar Bilimleri’nde hocalık yapıyorum, İlker ise Erasmus Üniversitesi, Ekonometri Enstitüsü’nde. Yani, yıllardır alışık olduğumuz akademik ortamın dışında, ama yine de akademinin içindeyiz. İnsan, içinde bulunduğu kuruma alıştıkça, bir rahatlama içerisine giriyor. Buralar benden sorulur hissi belki de. Yeni bir kuruma, hele başka bir ülkede yeni bir kuruma gidince, … Okumaya devam et Türkiye Akademisi’nden Hollanda Akademisi’ne Kısa bir Yolculuk

Yürek hoplatan öğrenci değerlendirmeleri

Yıllardır hocalık yapıyorum. İrili ufaklı her türlü sınıfta derse girdim. Yine de her dönemin sonunda öğrenci değerlendirme sonuçları gelince dizlerimin bağı çözülüyor. Öğrencilerin eleştirilerini kendi süzgecimden geçirmeyi zamanla öğrendim. Yani öyle sanıyorum. Ancak ilk başlarda nasıl zorlandığım dün gibi aklımda... "Çok sıkılıyordum. Bence öğrencinin not tutmasını sağlamak için çalışmalar yapılmalı." "Neden insanlara zorla teori verilmeye … Okumaya devam et Yürek hoplatan öğrenci değerlendirmeleri

Lisansüstü öğrencisine nasihatler*

Yüksek lisans veya doktora yapmakla ilgili çeşitli yazılar yazdık. Neden yapılacağı, nasıl yapılacağı konularından bahsettik. Peki, başladıktan sonra neler oluyor ve tabii neler olmalı? Türkiye'de eğitim daha çok aileler için yapılıyor demiştim bir yazıda. Ama lisansüstü tabii ki öyle değil. Hatta kimi zaman, ailelere rağmen yapılıyor. Onun için artık “yapmış olmak için yapmak” modundan çıkın. … Okumaya devam et Lisansüstü öğrencisine nasihatler*

Araştırma dersi açıyorum, açıyorum, açtım

Yaklaşık iki yıldır kendi araştırma konumun biraz dışında bir konuda çalışıyorum. Bu değişim ani oldu. Yani, düşünüp, okuyup, araştırıp ben artık bu yeni konuda çalışacağım demedim. Tam tersine, bir gün e-postalarım arasında iyi bir derginin, bir özel sayısı için makale ilanı gördüm. O zamanki iki doktora öğrencim ile bu ilan üzerinde konuşurken, aklımıza bir takım … Okumaya devam et Araştırma dersi açıyorum, açıyorum, açtım

Sabunlamadan, şişirmeden

Her geçen yıl, bir önceki yıla göre daha çok makale yazılıyor. Bizde de, dünyada da durum bu. Şaşırmamak gerek. Bir kere araştırmacıların üzerindeki baskılar arttı. Onun için ufak-büyük demeden her çalışmayı makaleye çevirmek için muazzam bir çaba var. Bu çabanın üzerine bir de kolayca veri toplanmasını ve süratleri gün be gün artan bilgisayarları koyun; resim kendiliğinden tamamlanır. Bol araştırma, … Okumaya devam et Sabunlamadan, şişirmeden

Önce bölüm, sonra fakülte… En sonunda tüm üniversite!

Herhangi bir üniversiteden bir bölümü seçin.  Çok yüksek olasılıkla, aşağıdaki görüntülerden en az biriyle karşılaşacaksınız: Bölümün ayaklı tarihi bir hoca. Her dönem yılmadan aynı dersleri vermiş. Virgülüne 15 yıl önce dokunduğu notlarını kullanmaya devam ediyor. Bilmem kaçıncı baskısı çıkan kitabın hâlâ ikinci baskısından ders anlatıyor - ki ilk baskı İskenderiye Kütüphanesi'nde yanmış. Ödev soruları da … Okumaya devam et Önce bölüm, sonra fakülte… En sonunda tüm üniversite!

Derslere gelmeyen öğrenciler diyor ki…

Yine hiçbir şeyin yetişmek bilmediği bir dönem. Akşam ertesi günkü derse hazırlanmak için oturuyorum. Akademide şöyle bir efsane vardır: Hocalar dersleri bir kere hazırlar, birkaç kez verdikten sonra herşey cillop gibi hazır olur; sonraki yıllarda hoca elini kolunu sallayarak derse gider ve zaten hazır olan dersini anlatır çıkar. İçerik açısından az sayıda giriş dersi için … Okumaya devam et Derslere gelmeyen öğrenciler diyor ki…