Yeni bir ders hazırlamak

Akademik hayatımın başlangıcında en büyük hayâlim araştırma yapmaktı. Durmadan, aralıksız araştırma yapmak. Makale yazmayı öğrenmek için deneyip yanılacağım çok fırsatım oldu. Bir kere doktoramı almak için yazmak durumundaydım. Sonra iyi bir pozisyon bulmak için daha çok yazmam gerekti. En nihayetinde düşe kalka yazmayı öğrendim. Aslında tam da öğrendim sayılmaz ama yıllar içinde bir iyileşme olduğu belliydi. Peki ya ders vermek? İşte o konuda hiçbir fikrim yoktu.

Üniversitede öğretim üyesi olarak çalışmaya başladığım yılı çok iyi hatırlıyorum. Kalabalık bir sınıfa, programın ana derslerinden birini verecektim. Vermesine verecektim ama ders nasıl hazırlanır kimse bana anlatmamıştı. Bir kere nereden başlayacaktım. Fikrim yoktu. Sonra öğrendim; ders planından…

Ders planı, ders planı, ders planı

Bir ders planının ne kadar önemli olduğunu açıkçası çok geç anladım. İlk verdiğim dersin planını bir saatte hazırlamıştım galiba. Ne gaflet! Bugün olsa birkaç gün ayırırım. Çünkü ders planının ayrıntılarını düşünmeye başlayınca, dersin çerçevesi kendiliğinden ortaya çıkıyor.

Her ders planı çok iddialıdır. Pek çok hoca bir sürü konuyu anlatmak ister. Hele ilk kez ders veriyorsa hepten uçar. Şimdi sorsanız, ders planının ilk taslağına koyduğum konuların sadece yarısı nihai planda yer alır derim. Her durumda ayakları yere basan bir plan elde edene kadar üzerinden defalarca geçiyorum. Planda ayrıntılara girmek konusunda da artık çok daha cesurum. Önceleri sadece işleyeceğim konuları listelerdim. Sonra alt konuları da eklemeye başladım. İlerleyen zamanlarda her hafta ne yapacağımı, hatta her ders saatinde anlatacaklarımı dahi planlamaya başladım. Tabii sınıftaki arkadaşlara dağıttığım ders planı bu kadar detaylı olmuyor. Fakat elimde çok ayrıntılı bir program olunca, onlara vereceğim planı hazırlamak kolaylaşıyor.

Ödevleri önceden planlamam zorlu olabiliyor. Ancak en azından hangi konularda ödev vereceğimi önceden düşünüyorum. Bu sayede bir ödevi yapmaları için öğrenmeleri gerekenleri de plana ekliyorum. Benzer şekilde okuma ya da proje vereceksem onları da mümkün olduğunca önceden belirlemeye çalışıyorum. Dersin bütünlüğü ve sınıftaki arkadaşların hazırlıklı olmaları açısından kendilerini neyin beklediklerini bilmeliler. Tabii vereceğim sınavları, not yüzdelerini, kullanacakları her şeyi, kısacası dersi başarıyla tamamlamaları için gerekenleri ayrıntılı yazıyorum. Neticede ders planı hoca ile öğrencisi arasında bir anlaşma. Söz uçar, yazı kalır.

Ders notları

Tahtaya mı yazmalı, yoksa bilgisayardan mı anlatmalı? Sunum hazırlamak mı en iyisi, yoksa ders notu dağıtmak mı? Sanırım ben hepsini denedim. Hatta biraz tahtaya yazıp, biraz bilgisayardan anlattığım karma derslerim bile oldu. Sonra sonra dersin içeriğinin hangi mecrada olduğundan çok nasıl anlatıldığının önemli olduğunu öğrendim. Kişiden kişiye değişir muhakkak ama yıllar içinde şunu gördüm: Sunumlar hızlı oluyor ve öğrencileri bayıyor. Sadece tahtaya yazmak hem yavaş, hem de sınıfın kontrolünü kaçırmama sebep oluyor.

Yine de ders notu hazırlanmasından yanayım. Ancak bu ders notlarını tahtaya satır satır yazmaktan ben verim alamadım. En teorik dersimde bile notları önceden veriyorum ve derse gelmeden okumalarını istiyorum. Bu sayede tahtada can alıcı kısımları, üçkağıtları gösterebiliyorum. Önceden ders notu hazırlamak yüklü bir iş tabii. Benim kuralım iki ya da üç haftalık dersin önceden hazır olması. Bu şekilde ilerleyen haftalarda derslerimi hazırlamam için bir zaman kazanmış oluyorum. Taze hazırladığım bir dersi anlatmak da kolayıma geliyor doğrusu. Dersi hazırlarken sınıfta neler söyleyeceğimi de bir kez daha düşünmüş oluyorum.

Ders notlarının içeriği ile ilgili de birkaç şey söyleyeyim. Eğer gerçekten iyi olduğunu düşündüğüm bir kitap varsa, o kitabı yakından takip etmeye çalışıyorum. Bu sayede sınıftakiler kitabı okuyarak ayrıntıları daha iyi kavrayabiliyorlar. Birden fazla kitap takip ettiğim zaman arkadaşlar kitaplar arasında gezerken kafaları çorba oluyor. Bu arada ders kitabı her zaman şart değil. O durumda ayrıntılı ders notları hazırlamaya çalışıyorum. Öyle ki bu ders notlarını anlamaları dersi takip etmelerine yeterli olsun. Ayrıntılı ders notu hazırlarken ek kaynaklara referans verdiğim oluyor. O zaman da hangi kaynaktan, hangi sayfaları okumaları gerektiğini ve benim notlarımla ilgilerini uzun uzun anlatıyorum.

Ve sahne

Biraz tuluat, biraz ciddiyet ama en çok da samimiyet. Evet samimiyet. Derste bir konuyu anlatırken takıldığım oluyor. Bir sonraki derste tekrar edeceğimi söylüyorum. Cevabını bilmediğim sorular geliyor. “Bilmiyorum ama çalışır, öğrenirim,” diyorum. Eğer sınıfla en baştan karışılıklı bir samimiyet oluşursa, işlenen derslerin keyfine doyum olmuyor. Üstelik bu keyif araştırma yapmaktan çok farklı. İyi yaptığın bir işin meyvesini anında topluyorsun. Bekleme yok, hakemlerle boğuşmak yok.

Kabul etmek gerek; hocanın anlattığı, öğrencinin dinlediği şekliyle dersler bayağı can sıkıcı olabilir. Özellikle dinleyenler için. Fakat öğrencileri de derse katarak bu sıkıcı atmosferi dağıtmak mümkün. Ben sınıfta gezip öğrenciler ile göz teması kurmaya çalışıyorum. Onlara fikirlerini soruyorum. Sonra tahtaya geçip ders notlarının şekiller, ufak notlar yardımıyla bir özetini çıkarıyorum. Kendi başlarına çalıştıklarında büyük resmi önlerine koymalılar diye düşünüyorum. Her öğrencinin anlatılanları sindirmesi için bir süreye ihtiyacı var. Tekrar notlara baktıklarında detaylara boğulmalarının önüne geçmek gerek. Dersin yol gösterici, toparlayıcı rolü işte tam o noktada devreye giriyor.

Birkaç arkadaşım derste yoklama alıyorlar. Evet, derse devam eden öğrencilerin sınavlarda daha başarılı olduklarını gösteren pek çok istatistik var. Ancak bu istatistikleri dikkatli değerlendirmek gerek. Sınıfa gelenler dersle daha çok ilgilenen arkadaşlar. Eh, hâl böyle olunca onların daha başarılı olmaları şaşırtıcı değil. Ben yoklama almıyorum. Aldığım taktirde öğrencilerimin birer yetişkin olduklarını göz ardı ettiğimi hissediyorum. Öte yandan onları sınıfa gelmeleri için teşvik etmek istiyorum. Bilemiyorum. Yoklama konusunda zaman zaman tereddüte düştüğüm kesin. Yine de almama taraftarıyım.

Sınıfın seviyesine göre ders anlatılmalı denir. Doğru ama eksik. Bir kere bugüne kadar gördüğüm pek çok hoca, sınıflarını asıl seviyelerinden daha aşağıda tahmin ediyor. Konuları basitleştiriyor. O zaman da sınıfın seviyesi iyice aşağıda gözüküyor. Ve bir sonraki hocanın acımasız tahmini ile deniz seviyesine iniliyor. Fasit daire. Oysa dersin bir planı ve öğrencilerin neleri öğrenmeleri gerektiği belli. Sınıftakiler de homojen bir kitle değil zaten. Ben ilk birkaç haftayı sınıfı tanımaya, birbirimize alışmaya ayırıyorum. O zaman zarfında dersin nasıl gideceği ufaktan belli oluyor. Bu arada hangi seviyeyi görersem göreyim mutlaka bir tık üzerindeki seviyeyi hedefliyorum. Onları orada tutmak değil, yukarı çekmek benim işim.

Uzun uzun yazdım ama en basit gerçeği söylemeyi unuttum. Ders vermeyi ders vererek öğrendim ben. Yani balıklama dalarak. Ne kadar hazırlansam, artık bu işi biliyorum diye düşünsem de hâlâ her dersle, her sınıfla başka bir şey öğreniyorum. Akıl vermek gibi olmasın ama sakın endişe etmeyin. Cesaretle bu durumu kabul eder, öğrencilerinizi de bu tecrübeye katarsanız kendiliğinden herşey çözülüyor. Gerçekten.

Yeni bir ders hazırlamak” üzerine 12 yorum

  1. Hocam radikalin sinirlarindan cikinca daha rahat yazilan bir yazi olmus sanki. Kaleminize saglik, en azindan arkanizdan gelecek olan bizlerin faydalanabilecegi ogutler ve gercekleri soylemissiniz. Selamlar.

  2. Geri bildirim: Bol Bilim bir yaşında | BOL BİLİM

  3. Geri bildirim: Araştırma dersi açıyorum, açıyorum, açtım | BOL BİLİM

  4. Hocam bu dönem ilk defa derslere gireceğim. Muhtemelen 4-5 farklı ders olacak. Henüz hangi derslere gireceğim netleşmedi. Bölümümde ikinci öğretim de var. Derslerde yeterli olamayacağım konusunda endişeliyim açıkçası. Bölümde hoca sayısı da fazla olmadığı için alanım dışındaki derslere gireceğim. Ne önerirsiniz?

    • Bir dönemde 4-5 ders çok fazlaymış! Kolay gelsin. Öğrencilere, bazen sizin de onlarla birlikte öğrendiğinizi ve kendinizi geliştirdiğinizi açıkça söyleyebilirsiniz. Takıldığınız noktalar elbette olacaktır – ki bu durum, konunun alan içi ya da dışı olmasından bağımsız. O zaman da bir sonraki derse kadar bakıp geleceğinizi söyleyebilirsiniz. Dürüstlük en doğru politika.

      Şimdiden bol şanslar. Tecrübelerinizi bize de yazın.

  5. Tymmur
    Soru bana değil ama çok içimden geldi anlatmak.
    İlk derse girdiğimde elim ayağım bildiğin zangırdıyordu. Hele bizim büyük hoca en arkadan derse ek yaparken tüm öğrenciler kararıyor bir tek hoca odak oluyordu. Ne yapacağım ben derken, fırsat sitelerinden bulduğum yaratıcı drama, diksiyon hitabet eğitimlerine katıldım. Öğrendiğim en önemli şey “kasmamak rahat olmak”. Heyecan hep var, olmalı. Ama Şimdi yüzlerce kişi önünde bile heyecanımı kontrol edebiliyorum.

  6. Geri bildirim: Akademisyen portresi | BOL BİLİM

  7. Geri bildirim: Yeni üniversite, yeni bölüm: Nereden başlasam? | BOL BİLİM

  8. Cicegi burnunda bir öğretim elemaniyim. Deneyiminizi yazmış olmanız cok kıymetli. Aklimdaki soruların cevabını buldum sayenizde.

  9. Hocam selamlar,
    Üniversite son sınıf öğrencilerine verdiğim bir derste, etkileşimli olarak dersi nasıl daha iyi anlatabilirim diye sürekli kendimi kastım. Öğrencileri derse katılım sağlamaya ikna yollarını denedim. Öğrencilerin derse ilişkin geri dönüşlerini aldığımda hayal kırıklığına uğradım. O kadar uğraşmama rağmen arkadaşlar dersin akıcılığı konusunda kafa karışıklığına sahiptiler. Rahat olmanın işin püf noktası olduğunu düşünmeye başladım. Yazınızı okuduktan sonra, derinden bir tebessüm kapladı yüreğimi 🙂 .

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.