Türkiye’de çalışacak üniversite seçme rehberi

Doktora ya da post-doc sonrası, insanın içine sinen bir yardımcı doçent pozisyonu bulmak başlı başına bir meziyet. İş başvuruları yaparken, insanın önündeki uzun kariyerin muhasebesini yapması gerekiyor. Bu aşamada dikkat edilmesi gereken “evrensel” noktalar var: her dönem kaç ders veriliyor, araştırma-ders verme dengesi ne tarafta, ne kadar komite işi var, vb. Bunlara kendimce evrensel diyorum çünkü gördüğüm tüm sistemlerde (Amerika, Hollanda, Türkiye) bunlar önemli. Bunlar hakkında da birçok yazı var. Onun için esas bu konularda değil de, evrensel olmayan, Türkiye’ye ait noktalar hakkında yazmak istiyorum.

Bir bölümde çalışmayı düşünüyorsanız, işi kabul etmeden şu soruları sorun:

* Bölümde iş bölümü nasıl yapılıyor? Bazı bölümlerde bölüm başkanı herkesin ne iş yapacağına karar veriyor. Sizin ne işleri, ne kadar yapacağınız, bölüm başkanıyla ilişkinize, bölüm başkanının sizi ve araştırma konunuzu ne kadar ciddiye aldığına vb. dayanıyor. Bence ideali, bölümün işlerini kimlerin yapacağına bölümün hep beraber karar vermesi. Mesela, bölümde bir takım kurallar olabilir. Herkes her dönem iki ders verecek, ya da herkes her dönem bir mecburi ders verecek gibi. Bu tür kurallar iyi; bu kurallar bölümlerde yöneticiler değişse de kolay kolay değişmiyorlar. Ders konusunda iş bölümü yapmak biraz daha kolay, herkes şu kadar ders versin denebiliyor. Araştırma için ise eşitlik ölçmek çok zor. Birisi bir proje yazıp çok para getirmiş olabilir, diğeri bir makale yazıp çok iyi bir yerde basmış olabilir. Bunlar çok tartışmaya açık konular fakat bölümce herkesin ne kadar ne yapmasının beklendiği açık olmalı. Mesela, bazı bölümlerde en istenmeyen zor dersler yeni gelen yardımcı doçentlere çakılıyor. Oysa, tam tersi olmalı. Yeni gelen hocaya, en kolay hazırlanabileceği dersler ilk dönemlerde vermesi sağlanmalı. Ya da, kıdemli profesörlerin proje getirmemesi normal karşılanırken, yeni yardımcı doçentlerin hemen proje getirmesi bekleniyor.

* Bölümde yüksek lisans-doktora öğrencilerinin kiminle tez yapacağı nasıl belirleniyor? Eminim bunu sormak aklınıza gelmez. Yani, benim kesin gelmezdi. Buna rağmen çok sanslıyım, bence olması gereken şekilde belirlenen bir bölümdeyim: Bir öğrenci ve bir hoca birlikte çalışmaya karar verirlerse, hoca öğrencinin tez hocası oluyor. Başka nasıl oluyor derseniz, birçok üniversitede, bölüm başkanı ve hatta dekan, hangi öğrencinin kiminle tez yapacağına karar veriyorlar. İnanılmaz bir şey. Bu durumu ilk bir arkadaşımdan duydum; proje yazmak istemiyordu çünkü projeyi alsa bile öğrenci bulamayacağını düşünüyordu. Neden bulamayasın dedim ve o dekanın öğrencileri kendisine vermeyeceğini söyledi. Aklımdan geçen, “dekanın konumuzla ne alakası var?” oldu. Sonra durumu anladım. Bunu başkalarına anlatırken fark ettim ki, problem gerçek ve daha da kötüsü yaygın.

* Bölüme yeni bir öğretim üyesi nasıl alınıyor? Yakın bir zamanda, (iyi bir devlet üniveristesindeki) akademisyen arkadaşım şu hikayeyi anlattı. Bölümlerine yeni birisinin alındığını bölümün Web sitesinden öğrenmiş! Ölür müsün, öldürür müsün? Düşünebiliyor musunuz, o bölümde hangi konuda yeni biri lazım bölüme sorulmamış, bir iş ilanı çıkıp adaylar belirlenmemiş, hangi dersleri verebilir düşünülmemiş, hop birisi geliyor. Her zaman bu kadar kötü olmasa da birçok zaman, bunun varyasyonları olabiliyor. Mesela bölüme fikir sorulup, nihai kararı dekan verebiliyor.

* Bölüme kaç tane öğrenci alınıyor? Devlet üniversitelerinde, her bölüme kaç öğrenci alınacağına YÖK sağolsun bizim adımıza karar veriyor. Vakıf üniversiteleri kendileri karar veriyorlar. Tabii, bu sayı aslında, sizin iş yükünüzü oldukça belirliyor. Örneğin, her yıl 50 kişi alan bir bölümde vereceğiniz mecburi ders ile 250 kişi alan bir bölümde vereceğiniz mecburi dersin gerektirdiği enerji ve emek aynı değil.

* Bölümde ve üniversitede kritik rollerdeki kişiler (rektör, dekan) nasıl belirleniyor? En önemli soruyu sona bıraktım. Birçok yeni başlayan arkadaş bunun çok önemli olduğunu düşünmüyor. “Ben gelirim, dersimi verir, araştırmamı yaparım. Üst yönetim beni ne kadar etkileyebilir” diyor. Halbuki, önemli: Baştaki kişi, sizin dertlerinizi bilen, sizin hayatınızı kolaylaştırmak için çalışan birisi olmalı. Tepeden gelen birisinin sizi ve dertlerinizi bilme ihtimali düşük. Hiç proje yapmamış bir kişi sizin proje almadaki sorunlarınız çözemez; hiç dersliğine öğrencileri sığdıramamış birisi yeni derslik yapmanın öncelikli olduğunu düşünemez; hiç konferans parasını cebinden ödemek zorunda kalmayan birisi seyahat bütçelerinin arttırılmasını akıl edemez. Ben genelde, üniversite içinde, üniversite için çalışan insanların seçimlerde de önde geldiğini düşünüyorum. Bunun için seçim önemli. Diğer taraftan, seçimde ikinciler, üçüncüler atanmayı kabul etmemiş olmalı. Bu tüm okulun temsil ettiği değerler açısından ve hem birbirimize saygımız, hem de öğrencilere verdiğimiz mesaj açısından çok önemli.

photo3

Türkiye’de çalışacak üniversite seçme rehberi” üzerine 3 yorum

  1. Geri bildirim: O aradığınız aday benim | BOL BİLİM

  2. Geri bildirim: Bol Bilim bir yaşında | BOL BİLİM

  3. Geri bildirim: Türkiye Akademisi’nden Hollanda Akademisi’ne Kısa bir Yolculuk | BOL BİLİM

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.