Ben makalelerin kabul edilebilme ihtimalini sevdim!

Bir makaleyi toplayıp, bir dergiye gönderdikten sonra, makalenin değerlendirme süreci başlıyor. Bu süreç dergisine ve alanına göre değişir ama genelde şu şekilde işliyor.

– Makaleyi dergi tarafında, derginin editörü karşılıyor. Makaleyi bazen dikkatli okuyarak, bazen kabaca bakarak, makaleyle ilgili iki şeye karar veriyor. 1) Bu makale bu dergi için uygun mu? 2) Bu makale, bu dergide yayınlanacak kapasitede mi? Eğer editör, bu sorulardan herhangi birisi için “hayır” cevabının düşünüyorsa, süreç bu aşamada bitiyor. Kısa sürede, İngilizce’nin o bildik, yalan-nazik dilinde, siz en iyisi bu makaleyi başka bir yere gönderin tadında bir cevap alıyorsunuz. Açıkçası, eğer gönderdiğiniz dergi, Science gibi gelen makalelerin %70’ini zaten bu şekilde eleyen bir dergi değilse, bu çok fazla başınıza gelmeyebilir.

– Editör ilk aşamadan sonra makaleyi, yardımcı editörlerine gönderiyor. Yardımcı editörlerin görevi, makaleyi inceleyip, kabul edilip edilmemesi hakkında görüş bildirmek. Bunu yaparken, genelde yardımcı editör, bu makaleyi değerlendirebilecek üç tane hakem bulup, o hakemlere belirli bir süre verip, değerlendirme yapmasını istiyor. Hakem olarak makale değerlendirme konusunu İlker birkaç hafta önce yazmıştı. Yardımcı editör, hakemleri seçerken, hem daha önceden bildiği, güvendiği insanlardan seçmeye çalışır, hem de makalede referans verilen, mesela yapılan işin kendisini karşılaştırdığı işleri yapanlardan seçer. Sonuçta, bu ikinci grupta olan kişilerin, benzer işler yapmış oldukları için, bu makaleyi en iyi şekilde değerlendirebilecekleri düşünülür. Hakemler, raporlarını hazırlarken, yorumların yanında, yardımcı editörün ne karar vermesi gerektiği hakkında da yorum yaparlar (kabul, ret gibi).

– Yardımcı editör, gelen hakem raporlarını da göz önüne alarak, bir özet rapor hazırlar. Her hakemin istediği onlarca işten, hangileri daha önemli, bir daha değerlendirme isteyecekse olmazsa olmazları sıralar. Genelde bu aşamada, editör, yardımcı editörün dediğine güvenerek sonucu yazarlara duyurur.

Civciv çıkacak, kuş çıkacak

Cevap genelde dört türden biridir: Kabul, küçük değişiklikler, büyük değişiklikler, ret. Makalede hiçbir şekilde bir değişiklik istenmediyse, makale direkt kabul edilebilir. Ama bu genelde hiçbir zaman olmaz. Hakemler en azından bir iki değişiklik istedilerse, sonuç “küçük değişiklikler” kategorisinde gelir. Eğer istenen değişiklikler, kapsamlı ve zaman alacak türde ise sonuç “büyük değişiklikler” kategorisinde olur. Bu iki aşamada da istenen, bu değişiklikleri yapıp, tekrar dergiye makaleyi göndermektir. Herhangi bir garanti olmamakla birlikte, “küçük değişiklikler” kategorisinde yapılan şeyler, kolay olduğundan, yapıldığında makale kabul edilir. “Büyük değişiklikler” ise o kadar tahmin edilebilir olmayabilir. Bazen “şu testleri de yapıp, ekleyin” gibi somut yorumlar varken, bazen “biraz daha sonuç ekleyin” gibi muğlak yorumlar olabilir. Bazense, belki bir iki makalelik daha iş isteyen hakemlere denk gelebilir insan. Bir de, özellikle “büyük değişiklikler” istendiyse, yapılan değişikliklerden sonra, yardımcı editör, makaleyi bambaşka bir dördünce hakeme de gönderip, taze yorumlar isteyebilir. Onun için, değişiklikleri yaptıktan sonra, sonuç kabule de, redde de gidebilir. Benim, iki kere çok detaylı değişiklikler yaptıktan sonra, red yemişliğim var.

Reddedilmenin dayanılmaz hafifliği

İster hakem sürecinin sonunda olsun, ister büyük değişiklikleri takiben olsun, red cevabı almak kuşkusuz insan için çok sinir bozucu. Hatta sinir bozucunun ötesinde, insanı değersiz hissettiren, sanki makalesi değil, kendi reddedilmiş gibi hissettiren bir şeydir. İnsan o kadar çalışmaya, emeğe mi yansın, hakemlerin yazdıklarını hak etmediğine mi yansın, o sırada aynı dergide yayınlanan daha az içerikli makaleleri görmeye mi yansın… Ve işin garibi, insan ne kadar çok makale yazsa, ne kadar makalesi kabul edilse edilsin, bu his hafiflese bile tamamen yok olmaz.

Bilgisayar Bilimleri'nin babası Alan Turing'in aldığı ret mektubundan...

Bilgisayar Bilimleri’nin babası Alan Turing’in aldığı ret mektubundan… 🙂

Yalnız değilsiniz: Öncelikle bunu aklınızdan çıkarmayın. Ret almak herkesin başına geliyor. Gerçekten. Bunu dergilerde editörlük, hakemlik yaptıkça, daha fazla gözlemleyebilir oluyorsunuz. İnsan, çok yayın yapan insanlara bakınca, sanki onlar ne gönderse kabul olur gibi geliyor. Hiç öyle değil. Yapılan işlerde, herkes hata yapabilir, herkese kötü hakem denk gelebilir, herkesin yaptığı bir çalışma hakemlere yeteri kadar yenilikçi gelmeyebilir, vs.

Siz ret edilmediniz: Reddedilen yazdıklarınız. Kimse size iyi bir bilim insanı değilsin demedi, ya da kimse size sen bir daha yayın yapamazsın, aptalsın demedi. Benim doktora hocam her ret sonrasında bana vurdumduymaz (thick skinned) olmamı söylerdi. Gerçekten faydasını gördüm. Sizi etkilemesine izin vermeyin.

Neden reddedildiğini düşünün: Ret sonrasındaki birkaç gün, insanın aklına kendisine yapılan haksızlıktan başka bir şey gelmiyor! Hatta bazen insan olmadık şeylere bile takılabiliyor: `Kesin Türk olduğumuz için reddedildi, kesin dört işlem (!) kullandığım için reddedildim,” gibi. Ama birkaç gün sonra oturup gelen hakem raporlarını okuyunca içlerinde anlamı şeyler olduğunu da fark ediyor insan. Faydalı olabilecek maddeleri ayıklayıp, bunları makaleyi iyileştirmek için nasıl uygulayabileceğinizi düşünün.

Tüm süreçte bir takım temel yanlışlar yapıldığını düşünebilirsiniz. Örneğin, gönderdiğiniz makalenin konusu birebir derginin konularıyla örtüştüğü halde, editör konusu uygun olmadığı için makaleyi reddettiyse; ya da hakemlerin reddetmesinde temel sebep olan bir nokta yanlışsa, editöre direkt olarak yazabilirsiniz. (Bunlar nadiren sonucu değiştirir; onun için birçok zaman insanın harcadığı enerjiye değmez.)

Başka yere gönderin: Eğer bir dergi makalenizi reddettiyse, hemen başka bir yere gönderin. Hatta bu durum bilindiği için, birçok insan vakti olduğu zamanlar, bir makalesini önce gönderebileceği en prestijli yere gönderir. Oradan ret alırsa, biraz daha altta sıralanan bir dergiye gönderir. Bu şekilde bir kaç deneme yapmak, artık birçok alanda norm olmuş durumda.

Yeni bir akademik yıl daha başlarken, herkese bol bol ürettiği; bol bol yazdığı; ve az sayıda ret aldığı bir akademik yıl dilekleriyle…

Ben makalelerin kabul edilebilme ihtimalini sevdim!” üzerine 7 yorum

  1. Geri bildirim: İç ses, dış ses | BOL BİLİM

  2. Geri bildirim: Bol Bilim bir yaşında | BOL BİLİM

  3. Geri bildirim: Nasıl Yaptırılır Bu Doktora?* | BOL BİLİM

  4. Makalemi ingilizce yazdım aapg bulletin e gönderdim. Sayfa numaralandırma gibi küçük düzeltme istediler.. Teknik kısımda sıkıntı yok hocam.. Makale ne kadar sürede yayınlanır? Bir de türkiyede kabul görmesi sıkıntı olduğu için ingilizce yazdım yoksa türkçe yazsam ret yerdim. Ama bennbuna rağmen sizlere bir soru sormak istiyorum.
    İngilizce orijinal makale yayınlandıktan sonra dergiparkta tam tercümesini de yayınlatsam bi sıkıntı olur mu? Yani bilimsel etik açısından.

    • Merhaba. Gecikmeli bir cevap oldu. Kusura bakmayın.

      Makalenin kabul edilmesi ve ardından yayımlanması dergiden dergiye çok değişiyor. Gönderdiğiniz dergideki diğer makalelerin yayımlanma süreleri mevcutsa, onlara bakabilirsiniz.

      Türkçe tercümesini yayımlatıp, ayrı bir çalışma olarak göstermeniz etik olmaz. Ancak çalışmanızın daha çok kişiye ulaşması için Türkçe’ye çevrilmiş halini insanların erişebileceği bir yere koyabilirsiniz.

  5. Geri bildirim: Denetimin Hikayesi: Yazdıklarımıza bizden sonra neler oluyor? | BOL BİLİM

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.