“I didn’t have time to write a short letter, so I wrote a long one instead.”
Mark Twain‡
İki haraketle dünyaları anlatan, şakanın bile eşeğini icat etmiş bir ulusuz biz. Fakat iş yazmaya gelince durum birden değişiyor. Yazanın içinden bir Proust çıkıveriyor. Cümle bir başlıyor, bir paragraftan aşağı bitmiyor. Ağdalı mı ağdalı, ciddi mi ciddi bir dil.
Hele İngilizce yazıyorsak, hele İngilizce yazıyorsak… İğne ile oya yapmaya çalışıyoruz.
Oysa bir yazıyı dili süslü diye değil, kafamızda çizdiği resim ve meramını eksiksiz anladığımız için beğeniyoruz. Buyurun size bir örnek:
I procured a triangular glass prism, to try therewith the celebrated phenomena of colors. And for that purpose, having darkened my laboratory, and made a small hole in my window shade, to let in a convenient quantity of the sun’s light, I placed my prism at the entrance, that the light might be thereby refracted to the opposite wall. It was at first a very pleasing diversion to view the vivid and intense colors produced thereby.*
Dilin sadeliği göz kamaştırıyor. Yazarı ise Isaac Newton. Evet o meşhur elmacı Newton. Makale değil de şarkı sözü yazıyor gibi: “Prizmayı oraya koydum, içine de badem doldurdum.”
Yetkin bir dille İngilizce yazmayı öğrenmek isteyenler için tonla kaynak var. Mesela James R. Wilson‘ın makalesi iyi bir başlangıç olabilir. Özellikle sonundaki referanslar, yazma konusunda güzel bir seçki sunuyor. Eğer bunlar arasından sadece bir kitap okurum derseniz, tavsiyem kesinlikle The Elements of Style** (EoS) olur.
Ben EoS’yi çok kullanıyorum. Bu kitap aslında William Strunk Jr.‘ın ders notları. Onun ölümünden yıllar sonra öğrencisi E.B. White*** notları derleyip bugünkü popüler kitap haline getiriyor. Kitabın kısa ve öz olması, sıkça yaptığım hataları maddeler halinde vermesi işime geliyor. Bir de galiba Strunk‘ın emekli albay edasıyla yazması, garip bir biçimde, hoşuma gidiyor. Öneri yapmıyor, emir veriyor; baş okşamıyor, azarlıyor.
Bu sefer de ben deneyeyim bakayım. Karşınızda kendim ve öğrencilerim için yıllardır biriktirdiğim komutlar… Hazır ol! Dikkaaat!
Çıkart, çıkart
Herhangi bir cümleden bazı kelimeleri çıkarttığınızda anlamı bozulmuyorsa mutlaka çıkarın. İlk yazışta bu değişikliği görmek zor olabilir. Ara ara ya da yazı bittikten sonra geri dönmek için kendinizle sözleşin. Tahmin ettiğinizden çok daha fazla kelimeyi çıkaracağınıza garanti veririm.
İki satırı geçme
Benim gibi ana diliniz İngilizce değilse cümleleri uzatmayın. Çünkü uzadıkça batıyorlar. Basit bir kural geliştirdim. Yazdığım bir cümle iki satırı geçiyorsa bölmeye çalışıyorum. Upuzun cümlelerin en büyük sorumlusu bağlaç sevdamız. Cümleleri birleştirip, boğum boğum, tırtıl gibi cümle yapıyoruz. Yapmayalım.
Cinsiyetçi olma
Malum İngilizce üçüncü tekil şahısı cinsiyetlerine göre ayırıyor (she, he). Eğer kullanmak durumundaysam tercihim her zaman “she” oluyor. Bu arada sterotiplere dikkat. Doğrusu: kadın itfaiyeci, erkek hemşire, fizikçi kadın, biyolog erkek.
Laboratuvar kafasını bırak
Edilgen bir dil kullanınca makaleye bir ağırlık falan gelmiyor. “Şöyle şöyle yapıldı. Bunlar bunlar elde edildi.” Robotlar laboratuvarı istila etmişler. “Şöyle şöyle yaptık. Bunları bunları elde ettik,” gibi etkin bir dil çok daha iyi. Ben birinci çoğul şahsı (we) kullanarak yazıyorum. Üstelik tek başıma bir makale yazsam da durum değişmiyor. Açıkçası birinci tekil şahıs da pekâlâ kullanılabilir. Nedense elim gitmiyor.
Kipi tuttur
Geniş zamanı sevelim. Evet, makaledeki çalışma yapılmış bitmiş. Ancak yine de yapılan işi anlatırken geniş zamanda yazmak bana daha doğru geliyor. Bu konu tartışmaya açık; kabul. Ancak en azından bir zaman kipi ile başlayan paragrafın aynı kip ile bitmesi konusunda hemfikir olabiliriz.
Bir şey daha söyleyeyim mi? Ne kadar sağlam olursa olsun, iyi yazamazsanız çalışmanızın kabul görmesi o kadar zor oluyor. Hatta abartabilirim: Sadece güzel bir dille yazıldığı için nispeten zayıf işlerin dergilere kabul edildiklerini bile düşünüyorum. Yazdıkça insanın öğrendiği çok doğru. Fakat başkalarının tecrübelerinden kopya çekip biraz önde başlamakta sakınca yok.
Ya ben? Hiç mi hata yapmıyorum? Yok canım nerede! Küfeyle yapıyorum. Ama en azından artık daha afili yapıyorum.
‡: Çağrı Yalgın uyardı. Bu sözü asıl Blaise Pascal söylemiş. Ancak Mark Twain’e olan sevgim ağır bastı; değiştiremedim bir türlü.
*Newton, I. 1672. New theory of light and colors. Philosophical Transactions 6 (80): 3075–3087. (Prof. Wilson’ın makalesinde aynı alıntı var. Bu paragrafı ben de ilk kez kendisinden dinledim.)
**Strunk, W., Jr., and E. B. White. 2000. The Elements of Style. 4. Basım. Boston: Allyn and Bacon.
***E.B. White’ı pek çok insan “Stuart Little” ve “Charlotte’s Web” isimli çocuk kitaplarıyla tanıyor.
Ben bir de eski ile basla-yeni ile bitir taktigini kullaniyorum. Yazida butunluk saglamak icin cumleme bir onceki cumlede bahsettigim bir kavramla baslayip, yeni soyleyecegimi seyi soyluyorum.
EoS her eve lazim!
Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden A. Taylan Cemgil bir sayfa önerdi. Hemen buraya ekleyeyim: http://www.mit.edu/~dimitrib/Ten_Rules.pdf
Bir de ara ara Coursera ve Stanford’da acilan “Writing in the Sciences” diye leziz bir ders var. Orneklerle ve uygulamayla cok guzel anlatiyor bilimsel yaziyi guzel yazmayi.
https://www.coursera.org/course/sciwrite
http://online.stanford.edu/course/writing-in-the-sciences
Geri bildirim: Kısa yazmak için uzun zaman | A Way To Science
Geri bildirim: Bol Bilim bir yaşında | BOL BİLİM
tesekkurler yazi icin, ufak bir duzeltme we=1.cogul şahıs
Doğru ya! Düzeltiyorum. Teşekkürler.