Bilmem kaçıncı kez bu durumdayım. Ofisimde oturuyorum. Karşımda ise yurtdışından Türkiye’ye dönmek konusunda onlarca sorusu olan bir arkadaş var.
O: Araştırma ortamı yurtdışındaki gibi mi?
Ben: Hayır.
O: Yüksek lisans öğrencileri bol mu?
Ben: Hayır.
O: Ders yükü az mı?
Ben: Hayır.
O: Ülkede sosyal haklar geniş mi?
Ben: Eeee… Hayır?
O: Hımmm.
Ben: Hayır.
Otomatiğe bağlamışım.
Soruların hepsi son derece yerinde. Fakat zamanlama yanlış. Türkiye, henüz bu arkadaşlar için hazır değil. “Ülkeyi bir toplayalım hemen sizi bekliyoruz,” demek geçiyor içimden. Demiyorum.
Başkan
Benjamin Franklin kızına yazdığı mektuplarda, karar vermeden önce artılarını ve eksilerini bir kağıda yazmasını tavsiye eder. Bu şekilde daha akılcı bir karar alacağını söyler. Saçmalama başkan!
Laf ettiğime bakmayın. Biz de o listelerden yaptık. Yani Pınar ve ben. Benjamin ve Franklin. Türkiye’ye dönmenin eksilerini, artılarını bir kağıda yazdık. Sosyal hayatı, ya da ne bileyim arkadaşları falan artıların başına ekledik. Aileleri önce artıların arasına koyduk ama biraz düşününce eksilerin arasına da ekledik – hain evlatlar. Her türlü hileyi yaptık ama bir türlü artılar ağır basmadı.
Sonra listeyi yırtıp kitapları kutulamaya başladık.
Çünkü burada başka bir şey var. Geçmiş var. Ana dil var. Sohbete ortasından dalmak var. Sövmek var. Gülmek var. En çok da mücadele var. Yani diyeceğim o ki bir kefede akıl varsa, öbür tarafta yürek var. Ancak öyle dengeleniyor mendebur tartı.
Aslında
Şu anda, “Acaba bu yazıyı yazan ben mi olmalıyım?” diye düşündüm. Yani, Türkiye’de araştırma yapanlardan, geniş proje desteklerinden (samimiyim), parlak bölümlerden bahsetmeliydim herhalde. Bunlar da var muhakkak. Dağınıklar ama varlar. Ancak hepsini üst üste koysak yine de insanı besleyen bir bilim atmosferinden, zengin akademik hayattan bahsetmem mümkün değil.
Zaten bu yüzden pek çok insan Türkiye’ye göçtükten sonraki birkaç yıl içinde yurtdışına geri dönüyor. Ayrıca Türkiye’de eğitimini tamamlayanların önemli bir kısmı, arkalarına bile bakmadan yurt dışına gitmek istediklerini söylüyorlar. Kalanlar da işte bizim gibi çürüyorlar. Yok yahu şaka yaptım. Valla.
Diyeceğim o ki dönme kararını almak çok güç. Pek çok arkadaşın bu konuyu bana sormasından belli zaten. Keşke kesin bir cevabım olsaydı. Buraya dönünce geride bırakılan gibi bir araştırma ortamı bulmayı beklemek doğru gelmiyor bana. Sonucu baştan belli bir karşılaştırma bu.
Seviyorsanız gelin bir deneyin bence.
Merhaba ben Pınar. Siz bakmayın buna. Ben yakında Türkiye üniversitelerindeki mükemmel imkanlarla ilgili bir yazı yazacağım.
Takipteyiz 🙂
Geri bildirim: Bol Bilim bir yaşında | BOL BİLİM