Birkaç kişi makale yazdınız. Peki ya isim sırası nasıl olacak? Nazik konu. Bir yandan profesyonelce yaklaşmak istersin; bir yandan işin içine arkadaşlık girer. Ya da bilemedin, hoca-öğrenci, doçent-profesör gibi kıdem mevzusu ortaya gelir. Kim daha çok katkı yaptı diye baksan, bu işin terazisi yok ki ölçesin. Diyorum ya nazik konu.
Madem eş yazarlardan bahsediyoruz. Bu haftaki yazıyı birlikte hazırlayalım dedik. Aslına bakarsanız video çekmeye başladık ama birbirimizi izlerken gülme krizine girip beceremedik. Gülmeleri çıkardıktan sonra geriye kalan diyalog aşağı yukarı şöyle…
Pınar: Diyelim ki ikimiz bir makale yazdık. İsim sırası nasıl olmalı?
İlker: Soyadı sırasıyla yazabiliriz.
Pınar: Peki, yanımızda bir öğrenci olsa?
İlker: Şu anda yaptığım gibi sıralamayı önerirdim. Yani öğrenci en başa; seninle ben de soyadı sırasıyla. Eğer birden fazla öğrenci varsa, o zaman onların da kendi aralarında soyadlarına göre alfabetik sıralanmasını isterdim. Sen ne yapardın?
Pınar: Sanırım ben her zaman kıdem sırasına göre sıralıyorum. Bu durumda yine öğrenciler hocalardan önce gelmiş oluyorlar. Ama öğrenciler arasında da kıdem sırasını gözetiyorum. Mesela bir lisans öğrencisi varsa, onun adını en başa yazıyorum.
İlker: Bazı araştırma grupları, yazarları makaleye yaptıkları katkıya göre sıraya diziyorlar. En çok işi yapan en başa, en az işi yapan da en sona.
Pınar: Kimin ne kadar katkı yaptığını ölçmek de başlıbaşına bir iş zaten. Fakat en azından öğrenciler olduğu zaman, ben öğrencilerin koydukları emeğin daha kıymetli olduğunu düşünüyorum.
İlker: Haklısın. Bir de katkı dediğimiz makaleyi yazmak mı, yoksa fikri vermek mi, ya da laboratuvara girmek mi, toplantılarda oturmak mı, projeyi getirmek mi? Nereden baksan kafa karıştırıcı.
Pınar: Yine de bazı durumlarda, yazarlar arasında diğerlerinden çok daha az emek sarfetmiş biri olabiliyor. Örneğin üç kişi bir çalışmaya başlıyorsun, bir müddet sonra yazarlardan bir tanesi ortadan kayboluyor. Onu çıkarmak da tam doğru gelmiyor. Öte yandan yazar olarak isminin kalması için yeterince katkı yaptığını da düşünmüyorsun.
İlker: Eh, böyle düşündüğüne göre demek ki o ismi çıkartmalı.
Pınar: Peki, sence buna tüm yazarlar ortak mı karar vermeli?
İlker: Mümkün mertebe. Ancak bir kıdem durumu varsa, en kıdemli olan kararı kaçak güreşen arkadaşa iletebilir. Belki de makalede yol kat ettikçe, iş bölümü yapılmalı. Herkesten de kendi paylarına düşeni yapmaları beklenmeli. Bu sayede kendi kısmını sallayanlara acı haberi vermek kolaylaşır.
Pınar: Tabii öyle olsa iyi olur ama bazen yazarlardan birisi, bir başka kişiyi de eklemek isteyebilir. Benim başıma bu geldi. Makale yazdığımız kişilerden bir tanesi, illa hocasının adını da koymamız gerektiğini söyledi. Hocayı tanımıyoruz; hoca makaleyi ne görmüş, ne okumuş. Fakat meğerse o alanda, racon böyleymiş. Hocasını çıkarırsak, bu arkadaş da bizle çalışamazmış filan. Makalede zaten çok yazar vardı; ben de toydum. Benden daha kıdemli bir kişi yazalım ismi dedi. Sonuçta adamın ismi kaldı.
İlker: Hiç affetmezdim. Başıma gelmediği için konuşmam kolay tabii. Böyle çalışılan başka alanlar da biliyorum. Hatta tıp başta geliyor olabilir.
Pınar: Dur aklıma başka bir şey geldi. Diyelim ki, çoğu bitmiş bir makaleyi yorum almak için birisine okuttun. O da kapsamlı iyileştirmeler önerdi. Sence bu kişi de yazar olmalı mı?
İlker: Evet. Ama gerçekten içeriğe yönelik öneriler yaptıysa. Sadece anlatımı düzeltmişse ya da sunumla ilgili değişiklikler önerdiyse makalenin sonunda bir teşekkür yeterli gelir.
Pınar: Ben bir de şunu duymuştum. Çok ünlü bir kişiyi bitmiş makaleye yazar olarak çağırmak istiyorsun…
İlker: Ahlâklı bir şekilde bu nasıl istenir yahu?
Pınar: Bunu yapan çok insan var. Makalelerini yazıyorlar. Sonra “ünlü kişiye” gönderiyorlar ve onun da ismini eklemek istiyorlar. O insan da kabul ederse, makalenin kabul şansının artacağını düşünüyorlar.
İlker: Hah! Ahlâk ile bunu kastetmiştim. Ama kimin yaptığı daha fena bilemedim. Kabul eden ünlü mü, yoksa “fazla pragmatik” yazarlar mı?.. Bir de öğrencilerine makalenin tamamını yazdırıp, hiçbir iş yapmadan isimlerini koyan hocalar var. Hatta yazılan makaleyi okumuyorlar bile.
Pınar: Burada şuna dikkat etmek lazım. Özellikle zaman içerisinde makalenin yazımını daha çok öğrencinin üstlenmesi normal. Hatta, bir doktora öğrencisi bir makaleyi baştan sona yazabilecek şekilde mezun olmalı. Tabii her durumda hoca, makaledeki işte aktif olarak yer almalı.
İlker: Bak ne diyeceğim? Soyadı sırasına göre dizince benimki pek bir avantajlı diye düşünüyordum. Sonra aklıma nedense “Muazzez Abacı” geldi. Yenilmez soyad.
Pınar: Konuyu dağıtmaya başladığına göre konuşma bitti galiba. Ben aklıma gelenleri söyledim zaten.
İlker: Bir de Polonyalı defans oyuncusu var “Zytko”. Kahrolursun.
Pınar: Hadi kapatıyorum.
Selamlar. Gercekte olan aslinda burada yazilandan biraz daha farkli. Ozellikle benim gordugum ornekte soyle oluyor: Iki ogrenci calisiyorlar, ve mesela birinin ilk yazar olma konusunda ozel bir hirsi oluyor. Otekini cesitli sekillerde devre disi birakma taktikleri var. Ornegin ortak takvimi gecmek (mesela ortak gelistirilen fikirlerin oturup kodunu otekinden once yazmak ve boylece “aferin” toplamak) veya oturup “ben ilk yazar olmak istiyorum, zaten katkim daha fazla” (bu dogru olmasa dahi, karsidakini manipule etmeye calisarak) diye dogrudan konusmak gibi. Bunlar “hoca” perspektifinden bakilabilecek olaylar degiller, cunku bu olaylarin cogu hocaya yansimiyor, cunku buna maruz kalan insanin hocaya boyle bir sikayetle gidecek cesareti olmayabiliyor. Haliyle hoca bir ogrencinin daha motive olarak calismayi ele aldigini dusunuyor, otekinin ise “demotive” oldugunu dusunuyor. Yani bir anlamda kotu olaya maruz kalan insan -her zaman oldugu gibi- iki kez dezavantajli duruma dusuyor (Akademinin degismez kurali olarak bunu dusunebiliriz). Kimsenin “arka plani” gorebilecek gozlukleri yok ne de olsa.
Ben boyle bir yaziyi yazsam, hicbir PhD ogrencisine kendisiyle denk konumdaki bir insanla collaboration yapmamasini oneririm. MSc ogrencisiyle olabilir (mesela kodlama yapacaktir) veya postdocla olabilir (teorik yon gosterme verecektir) ama ayni ipte iki cambaz oynamaz diye bosuna denmemis. Daha fenasi emek verip sonra demotive ve oyunbozan durumuna dusmek. bunu riske etmeye, baska bir PhD ogrencisinden gelecek ne idugu katki degmez diye dusunuyorum. Nacizane dusuncelerim bunlar.
Bizim alanda bu isim sirasi cok onemli konu. Isimler makaleye yapilan katkiya gore siralaniyor. Hatta bazen “Bu iki yazarin esit katkisi olmustur” diye makale basliginda isaretlendigi bile oluyor. Sizin yazdiklariniza gore siralama bicimi biraz tercih meselesi gibi geliyor kulaga, halbuki alana gore cok kaliplasmis yazili olmayan kurallara tabi olabiliyor.
Geri bildirim: Bol Bilim bir yaşında | BOL BİLİM