Önce bölüm, sonra fakülte… En sonunda tüm üniversite!

Herhangi bir üniversiteden bir bölümü seçin.  Çok yüksek olasılıkla, aşağıdaki görüntülerden en az biriyle karşılaşacaksınız: Bölümün ayaklı tarihi bir hoca. Her dönem yılmadan aynı dersleri vermiş. Virgülüne 15 yıl önce dokunduğu notlarını kullanmaya devam ediyor. Bilmem kaçıncı baskısı çıkan kitabın hâlâ ikinci baskısından ders anlatıyor - ki ilk baskı İskenderiye Kütüphanesi'nde yanmış. Ödev soruları da … Okumaya devam et Önce bölüm, sonra fakülte… En sonunda tüm üniversite!

Kısa yazmak için uzun zaman

“I didn't have time to write a short letter, so I wrote a long one instead.” Mark Twain‡ İki haraketle dünyaları anlatan, şakanın bile eşeğini icat etmiş bir ulusuz biz. Fakat iş yazmaya gelince durum birden değişiyor. Yazanın içinden bir Proust çıkıveriyor. Cümle bir başlıyor, bir paragraftan aşağı bitmiyor. Ağdalı mı ağdalı, ciddi mi ciddi … Okumaya devam et Kısa yazmak için uzun zaman

Derslere gelmeyen öğrenciler diyor ki…

Yine hiçbir şeyin yetişmek bilmediği bir dönem. Akşam ertesi günkü derse hazırlanmak için oturuyorum. Akademide şöyle bir efsane vardır: Hocalar dersleri bir kere hazırlar, birkaç kez verdikten sonra herşey cillop gibi hazır olur; sonraki yıllarda hoca elini kolunu sallayarak derse gider ve zaten hazır olan dersini anlatır çıkar. İçerik açısından az sayıda giriş dersi için … Okumaya devam et Derslere gelmeyen öğrenciler diyor ki…