Bir Akademisyen Kadının Hayatında Olması Gereken İKİ Şey

Sevgili Tuğba Tanyeri Erdemir, Bol Bilim için yazdı.


Kızlar, toplanın size akademik başarının arkasındaki en önemli İKİ şeyi anlatacağım. Oturdum düşündüm taşındım akademisyen kadının başarısının en önemli faktörlerini sizler için damıttım, iki tane “olmazsa olmaz” şeye indirgedim. Buyrun okuyun:

1) Kendine Ait Bir Oda

Virginia Woolf’un 1929’da “A Room of One’s Own”u yazarken bir bildiği varmış. Gerçekten de bir kadının yazabilmesi için sahip olması gereken şeylerden birisi kendine ait bir oda. Akademisyen dediğimiz de araştırma yapan ve yaptığı araştırmalarla ilgili mütemadiyyen birşeyler yazması gereken birisi olduğundan, illa ki bir odaya ihtiyacımız var demektir kızlar. Akademisyenlik yazı yazmayı gerektiren tek meslek değil elbette, zaten Virginia Woolf da aslen roman yazmak isteyen kadınlar için odanın gerekliliğinin altını çizmiş. Ancak biz akademisyenler için de vazgeçilmez birşey. Neden diye sorarsanız:

Çünkü düşünmek, fikirlerimizin sesine kulak vermek için çevreden soyutlanabileceğimiz dört duvar ve bir kapıya ihtiyacımız var. E erkeklerin yok mu? Olabilir, aslında yazmak isteyen hemen herkes için bir oda iyi bir fikir. Ancak kadınlar için elzem. Bunun sosyo-kültürel boyutu ve psikolojik boyutu var. Sanırım isteristemez eşitsiz bir toplumda büyümenin bizde bıraktığı birtakım izler oluyor. En feministimizde de var bu. Aslında kendimize ait bir oda bizim kafamızdaki “aman şu bulaşıkları da yıkayıvereyim, çamaşırlar da çok birikti, önce salonu toplamam lazım” gibi kendimize biçtiğimiz evsel görevlerden kendimizi soyutlamamıza yardımcı oluyor. Belki kafamızı meşgul eden binlerce başka sesten de uzaklaşmamızı sağlıyor. Eğer kalabalık bir evdeyseniz bazen “ev” ve “işiniz” arasında fiziksel bir bariyer olmasında da fayda var elbet. Odanız biraz da kaleniz olabilir, kendinizi fikirlerinizi dünyadan ayırıp, tartıp biçtiğiniz, kendi kendinize oturup yazıp bozduğunuz bir alan.

Elbette akademik ofisiniz de bir odadır, kapısı da vardır. Ofis saatleriniz dışında, bölüm toplantılarınızdan arta kalan vakitte pekala sizin “odanız” olabilir. Hatta her zaman gittiğiniz kütüphane, kahve içerken yazdığınız Starbucks da sizin için birer oda olabilir. Yeter ki kendinizi dünyadan soyutlayabileceğiniz bir alan yaratabilin.

2) Hayatınızın (Akademik) Kadınları

Sevgili akademisyen kadınlar, eğer etrafınızda güvendiğiniz, sevdiğiniz bir akademik kadın ağı yoksa işiniz çok zor. Size şimdiden söylemiş olayım. Akademik başarınızın sırrı, en olmazsa olmazı, hayatınızın akademisyen kadınları. Bu tavsiyemi çok ciddiye alın. Özellikle yolun başındaki gençlere sesleniyorum: kendinize en kısa zamanda kadın yoldaşlar edinin.

bolbilim_TTE

Bilim eğlencelidir, 2015

Kadın akademisyen arkadaş, sırdaş, yoldaş neden önemli? Öncelikle acayip bir işkolunda olduğumuzun altını çizelim. Çok sevdiğiniz akademisyen olmayan arkadaşlarınızın tahayyül edemeyeceği acayiplikte bir iş yapıyor olacaksınız siz. Mesela telefonunda başka meslekten çok sevdiğiniz arkadaşınıza araştırma başvurusu yazma sürecinizi anlatıyorsunuz, konuşma şöyle ilerliyor: “canım niçin 27 gecedir 4 saat uykuyla geziyorsun? Haaa araştırma başvurusu mu yazıyorsun? Hmmm. Para vermiyorlar yani, fazla mesai de değil. E niye yapıyorsun? Haaa projeyi alınca 3 sene eşşek gibi çalışacaksın yani. E çocuklar noolucak? Hmm evet zor tabi, bişey bulurum diyosun. Peki niye yapıyorsun? Bilim ilerleyecek yani. Peki. Tamam. Sonra görüşürüz şekerim!” Evet kabul edelim absürd. Buradaki “araştırma başvurusu”nun yerine “makale, kitap, araştırma raporu” kelimelerini koyabilirsiniz. Diğer arkadaşlarınız, teyzeleriniz, halalarınız, komşularınız canınız ciğeriniz olabilirler, ama akademisyen değillerse sizi anlamaları mümkün değil, üzgünüm. Yaptığımız iş dışardan bakınca saçma, yani saçımızı başımızı süpürge edip, uykumuzdan, sporumuzdan, tatilimizden, çoluğumuzdan çocuğumuzdan çaldığımız vakitte biz ne yapıyoruz? Laboratuardayız, alan çalışmasındayız, harıl harıl birşeyler okuyoruz, mütemadiyen düşünüyoruz ve sürekli yazıyoruz. Yazıyoruz da ne oluyor? Bilim ilerliyor. Bizim katkımız oluyor, harika! İşte tam bu noktada sizinle aynı şeyleri yaşamayı hayat biçimi olarak kabul etmiş kadınlara ihtiyacınız var. Çünkü bilimin ilerlemesi için sizin yaptığınız fedakarlığı başka insanların anlaması mümkün değil. Makalem kabul edildi diye benimle zıp zıp zıplayacak, araştırma projesi başvurum reddedildi diye benimle ağlayacak kadınlar olmadıkça hayatım çok zor.

Sizin halinizden en çok hayatınızın akademisyen kadınları anlayacaklar. 2 hafta çamaşır yıkayamadığınızda da, günlerce uykusuz kaldığınızda da, çocuğunuzun ateşi varken yatağının başucunda laptopla rapor yetiştirdiğinizde de, alan/laboratuar çalışmasında günlerce/haftalarca ailenizden ayrı kaldığınızda ya da araştırmadan kafanızı kaldıramadığınızdan sevgiliniz sizi terk ettiğinde sizinle bir tek onlar dertleşebilecek, bütün bu kendinizi hırpalamanızı ve fedakarlığınızı bir tek onlar anlayabilecek. Gecenin 2’sinde mesaj gönderip “yarınki konferansa hangisini giysem?” diye soracaksınız, onlar da 4 dakika içinde size konuyla ilgili ayrıntılı bir rapor gönderiverecekler. Akademik dünyada cinsel tacizden, “eski sevgilimin yeni karısıyla aynı oturumdayım, napıcam?” türü sorulara binlerce konuda onların desteğine ihtiyacınız olacak.

Akademisyen kadın arkadaşların akademik faydaları olduğunu da unutmayalım. Dünya eşitsizlik dünyası, akademik dünya da farklı değil. Kadın araştırmacılar hala azınlıkta, akademik hiyerarşide basamakları tırmanmak hala kadınlar için çok daha zor. Evet, son elli yılda kadınların akademik dünyadaki varlıkları ile ilgili çok olumlu gelişmeler oldu, belki iki nesil önceki kadın akademisyenlerden çok farklı bir dünyadayız biz. Yine de cinsiyet eşitsizliğinin üstünden gelebilmek için daha çooook çalışmamız lazım. İşte tam bu nedenden akademide kadın dostluğunun desteklenmesi, yüreklendirilmesi çok önemli. Neden?

Pek dile getirmesek de aslında akademik başarının olmazsa olmazlarından birisi akademisyen sosyalleşme şebekelerinin parçası olmak. Bu konuda erkek meslektaşlarımız bizden 3-5 adım ileride başlıyorlar. Bilinçli olarak değil. Erkek akademisyenlerin altyapısal bir avantajı var. Rektörler, dekanlar, bölüm başkanları, akademik kurumların anahtar noktalarındaki bireyler çoğunlukla erkek. Bu durumda ister istemez “hocamla bir çay içmeye gitmiştik, orda başka bir arkadaşıyla karşılaştık beni projesine davet etti” gibi hoş raslantılar olasılık hesabı dahilinde daha çok erkek meslektaşlarımızın başına geliyor. Akademik sosyal ağlarının, ahbablık ilişkilerinin akademik başarıdaki etkisini küçümsemememiz lazım.

Ne yazık ki, kadın ilişki ağları akademik dünyada kadınların en zayıf olduğu alan. E ne yapalım? Madem öyle bütün kızlar toplanalım, sosyalleşelim. Önce birbirimizle. Üniversitenizde, bölümünüzde, katıldığınız konferansta gidin birtakım kadınlarla oturun çay/kahve için. Bir zararını görmezsiniz. Sorun bakalım ne yapıyorlarmış, konuşun, belki ilginç bir sinerji yakalarsınız kim bilir. Güvene dayalı dostluk ağlarının gelişmesi için önce bu ilk adımların atılması gerekiyor. Zaten güvendiğiniz, sırtınızı dayadığınız akademik kadınlarla daha çok haberleşin, görüşün, birbirinizden kopmayın. Kim ne yazıyor, hangi projede çalışıyor, bunları bilin. Sonra başka bir kadınla konuşurken “aaa bak bu çok ilginç, benim tam böyle birşey çalışan bi arkadaşım var, hemen eposta atayım sizi tanıştırayım!” diyiverin. Kendi disiplininizin dışındaki kadınlarla da konuşun, görüşün. Özellikle genç kadın meslektaşlarınıza bonkör davranın. Böyle dostça sosyalleşmeye alışık bir genç kadın nesli yetiştirmek akademik dünyaya yapabileceğimiz en büyük katkı olur bence.

Bu noktada önemli bir uyarım var. Ne yazık ki başka kadınları bir kaşık suda boğmak isteyen, başarısından rahatsız olan kadınlar da var akademide. Erkekler de var elbet, bu kadınlara has birşey değil. Ama bu noktada naif olmamak gerektiğini düşünüyorum. İyi niyetinizin çarçur edilmesine razı olmayın, bu tür kadının kurdu kadınlardan uzak durun derim. Peki nerden anlayacağız kimin ne olduğunu? Benim bir turnusol testim var, senelerdir hiç yanıldığını görmedim. Size de tavsiye ederim. Herhangi bir ortamda, bir kadının, başka bir kadın akademisyenin saçına başına, eteğinin boyuna, makyajına, ökçesinin yüksekliğine laf ettiğini duydum mu, onu kara listeme koyarım. Bir akademisyen kadının görüntüsünü çekiştirmek onu en acımasız şekilde yargılamak demek. Yapmayın, yapanı dost ağınıza almayın. Başka kadının fikrini, yazdığı makaleyi acımasızca eleştirin, en sevdiğiniz kadına da yapın bunu. Bilim böyle gelişir. Ama bilin ki bir kadını sadece “saçına fön çektirmemiş bak!/O mor ruj da ne öyle!” diye aşağılayan kadın, yarın öbür gün sizin için de benzer birşey söyler; zaten o tümcenin altında da “ben senin başarılı olmanı istemiyorum, seni de çekemiyorum! Erkek egemen dünyanın bütün değer yargılarıyla karşındayım” tümcesi yatmaktadır. Arkanıza bakmadan kaçınız.

Özetle, akademide başarılı bir kadın olmak istiyorsanız bir odanız, ve hayatınızın kadınları olsun. Oda o kadar da mühim değil. Ama etrafınızda akademisyen kadın dostlarınız olmadan bu dünyada var olmak çok zor. Gelecekteki kadın meslektaşlarımıza bu mesleği bulduğumuzdan iyi bırakmak istiyorsak yapabileceğimiz en iyi şey birbirimizin dostu, desteği olmak.

Bu noktada BolBilim’in diğer kadın yazarlarının benim hayatımın akademik kadınları arasında olduklarını da belirtmek isterim. Burda gördüğünüz resimde mesela benim o dönemde yazmakta olduğum araştırma projesi başvurusu hakkında fikir teatisi yapıyorduk. Çok güzeliz değil mi? Evet öyleyiz.

Bir Akademisyen Kadının Hayatında Olması Gereken İKİ Şey” üzerine 6 yorum

  1. Bu güzel yazı için çok teşekkürler! İşimize saygılı bir eş/sevgili de başka bir olmazsa olmaz. Bu bütün meslekler için geçerli belki ama 3-4 senede bir yer değiştirilen akademisyenlik mesleği için sanki biraz daha geçerli 🙂

    • tam da şu anda erkek egemen uluslararası ilişkiler bölümünde doktora yapmaya başlamışken ve erkek hocalar tarafından köşeye sıkıştırılıp moral ve motivasyonumun gittikçe azalmaya başladığı, galiba yapamayacağım dediğim şu günlerde ilaç gibi bir yazı çok teşekkürler sevgiler kaleminize sağlık

  2. Geri bildirim: Türkiye Akademisi’nden Hollanda Akademisi’ne Kısa bir Yolculuk | BOL BİLİM

  3. Geri bildirim: ‘Bir Akademisyen Kadının Hayatında Olması Gereken İKİ Şey’e Cevaben – Deneyimin Seyri

fatma öztürk koçyiğit için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.